Bugün Ankara İncek’te bir köy açılacak. Kan kanseri tedavisi gören, tedavi için Başkent’e gelen yoksul çocuklarla aileleri yerleşecek köyün 24 hanesine…
Beyaz maskeli çocuklar koşacak kırlarda…
Kiminin saçı dökülmüş, yüzü süzülmüş, ama hüzünlü değil huzurlu, birbirlerinden güç alan, birbirlerine güç veren çocuklar…Bir yandan tedavi görürken eğitilecek, spor yapacak, 5 yıldızlı otel hizmetinden ücretsiz yararlanacaklar.
Meslek kurslarında, uğraş atölyelerinde becerilerini geliştirecekler.
LÖSEV’in “Lösemili çocuklar köyü”, dünyadaki ilk örnek olarak kayıtlara geçecek.
Önceki gün, yine LÖSEV imzalı “bir başka ilk”e tanıklık ettik.
Ankara Angora Evleri’nde dünyanın ilk lösemili çocuklar okulunu gezdik.
1,5 yıl önce, LÖSEV dostlarının imecesiyle açılan okulda eğitim gören 150 çocukla buluştuk.
Çocuklar, Atmaca Tenis Akademisi’nin verdiği tenis kursunu bitirmişlerdi. Hem tenis sertifikalarını alacak, hem eğitim döneminin bitişini kutlayacaklardı.
Bu mutlu gün için Hülya Avşar ve ben de ailelerimizle davetliydik.
Kimi “lösemi canavarını yenmiş”, kimi hâlâ mücadele veren, kar beyaz maskeler ardından gözleriyle gülümseyen su gibi duru çocuklardan şarkılar dinledik. Dans ve halk oyunu gösterilerini izledik.
Bahçeye çıkıp onlarla tenis oynadık.
* * *
Sınıfları gezdik sonra…
Gördüğüm en sıcak okul…
Birbirinden candan öğretmenler…
Devasa bir dertle cebelleşen minicik bedenler…
Duvarda çocuk fırçasından çıkma bir resim… Resimde çocuklar… Ağızlarında maskeler…
Normal okullara gittiklerinde bazen saçsız başları, bazen maskeleri nedeniyle dışlanıyorlarmış.
Bu okula gelince “Burada benim arkadaşlarımdan çok var” diye rahatlıyorlarmış.
Maske arkadaşlığı…
Birbirinin sinsi illetinden, soluk benzinden, maskeli dilinden, ilaç saatinden anlayanların selamet yoldaşlığı…
* * *
10 yıl önce bir doktor, onları çalıştığı SSK hastanesinde görmüş.
Hastalar ya… Aldıkları ilaç kanserli hücreleri öldürürken vücuda faydalı hücreleri de öldürüp onları güçsüz, dirençsiz bırakıyor ya… O yüzden hepsini steril bir odaya topluyorlarmış.
“Maskeli çocuklar”, o tecritte bitap ve mutsuzlarmış.
Bir gün “doktor amca”dan bir televizyon istemişler.
Hastane yönetimine yazılar yazılmış, talepler yapılmış, beklenmiş, beklenmiş, ama “devlet baba”dan çocuklara bir televizyon alacak ödenek çıkmamış. Doktorlar, hemşireler aralarında para toplayıp almışlar televizyonu…
“Doktor amca” o zaman karar vermiş, bu çocuklar için bir vakıf kurmaya…
O “doktor amca”, şimdi özel hastanesi, çocuk evleri, okulu olan ve yarın bir köye kavuşacak olan LÖSEV’in başında…
Dr. Üstün Ezer, 10 yılda 7 bin lösemili çocuğu hayata bağlamış olmanın gururunu yaşıyor.
Bir yandan da bu mucizeyi gerçekleştirmesine katkı sağlayan kurban nedeniyle “364 bin yıl” hapis cezasıyla yargılanıyor.
Yazıyla da yazayım:
Üç yüz altmış dört bin yıl…
Bence az:
Bizde iş yapmanın cezası daha ağırdır aslında…